top of page
Search

Corona Günleri: Karantinaya yeni alışmıştık

Begum Makinacı

Uzm. Psk. Begüm Makinacı


“Evde kal”. İki ayı aşkın süredir sloganımız bu. Evde veya dışarıda olalım, her zaman aklımızda kendimizi ve başkalarını kollama hesabı, tedirginlik. Şimdi yavaş yavaş normalleşmekten bahsederken saklandığımız alanlardan çıkmak çok da kolay olmayabilir.

Karantina biterken normalleşme
“Karantina bitmese, iyiydik böyle”.

Coronavirüs salgınının başlangıcında evde geçireceğimiz sürede ruh ve beden sağlığımızı nasıl koruyacağımıza epey kafa yorduk. Anormal bir dönemi mümkün olduğu kadar normal geçirmeye çalıştık. İhtiyaçlarımızı anlamaya çalıştık, içimize dönmekten bahsettik. Rutinleri gözden geçirdik. Her gün açıklanan vaka sayısı, artan ve azalan önlemler, resmi açıklamalar, sokağa çıkma yasakları ve izinler derken gündelik hayatımızı buna adapte etmeye çalıştık. En basitinden, sokağa çıkamayacağımız günler için alışveriş yaptık, izin verilen günlerde işlerimizi hallettik. Sıklıkla güncellenen bilgiler, önlemler ve düzenlemelere göre kendi bireysel hayatımızı ayarladık.


Şimdi salgının en alevli günlerinde koyulan sıkı önlemler kontrollü olarak gevşetiliyor. Bazı yaş gruplarına sokağa çıkma izinleri veriliyor, bazı toplumsal alanların tekrar açılmasından bahsediliyor.


Yani sokak bizi tekrar çağırıyor.


Bu dönemde güneşe çıkmayı, sokakta yürümeyi, şöyle bir deniz havası almayı, sevdiklerimizle görüşebilmeyi özlemle dile getirdik. “Karantina biter bitmez… yapacağım” diye cümleler kurduk hevesle. Kendimizi tıkılmış kalmış hissettiğimiz anlarda gönlümüzden geçenlerin yerini tutan şeylerle yetinmeye çalıştık. Arkadaşlarımızla doya doya vakit geçiremedik ama online platformlardan hasret giderdik, deniz kenarında yürüyemedik ama balkonda hava almaya çalıştık, apartman bahçesinde spor yaptık. İyi ki böyle alternatiflere tutunduk. Bulduğumuz bütün bu çözümler hayata tutunma içgüdümüzün harika bir tezahürü, zor şartlara uyum sağlayabilme becerimizin ta kendisi. Zorlandığımız, sıkıldığımız, endişelendiğimiz zamanları böylece atlattık. Evden çalışmanın konforlu yanlarına odaklandık, akşam trafiğinden kurtulmuş olmaya sevindik, aile üyelerimizle daha çok vakit geçirdik, epeydir üşenip fırsat bulamadığımız işleri tamamladık.


Normalleşme konuşulurken şimdi de tersine kürek çekmeye başladık:

“Aslında karantina bitmese ya, iyiydik böyle”.


Tam da anlayamadığımız şu virüs hayatımızdan hala tam olarak çıkmamışken güvenli yuvalarımızdan çıkma fikri biraz ters gelebilir. Hem de hayat biraz yavaşlamış, kendi alanlarımızda meşgaleler yaratmışken bu sefer de bunlardan vazgeçmek zor görünebilir. Evde kaldığınız süre için yaptığınız planlar yarım kalacak gibi hissediyor olabilirsiniz. “Daha dolapları düzenleyecektim” diyor musunuz?


“Yeni normal” diye adlandırdığımız dönemin tam olarak nasıl olacağı henüz belli değil. Sıklıkla “peki ya şu nasıl olacak” diye sorarken karşımıza yine bir belirsizlik çıkıyor. Karantina sürecinin en başında da aynı soruları soruyorduk, yine belirsizlikle karşı karşıyaydık. Kamusal ve bireysel alanda bazı şeyler hemen eski haline dönmeyecek, belki bazı şeyler eskisi gibi olmayacak. Henüz kendimizi tam olarak güvende hissetmiyoruz.


Karantina sürecine girerken de benzer hisler içindeydik. Aslında şimdi bazı açılardan bildiğimiz alanlara geri döneceğiz. Evde kalmaya çalışırken kendi içimize sinen önlemleri aldıysak ve kendimize iyi bakmaya çalıştıysak, bu süreçte de aynı şekilde başa çıkmaya çalışacağız. Gelecekte bu günleri anarken “ne fenaydı” diyeceğimiz anlar olacağı gibi “karantinadayken ne güzeldi” nostaljisi de yapacağız.


Beynimiz belirsizlikten hiç hoşlanmayacak şekilde çalışıyor. Henüz cevaplanmamış sorular karşısında ilk refleksimiz alışkanlıklarımıza tutunmak. Karantinanın ilk günlerinde nasıl baş ettiğimizi hatırlamakta yarar var. Şu soruları sorarak başlayabiliriz:


-Şu an ne hissediyorum? Neye ihtiyacım var?

-Neler kontrolümün dışında? Ben neyi kontrol edebilirim?


“Normalleşmek” deyince sanki bir sabah uyanacağız ve her şey eskisine dönecek ve bu süreç hiç yaşanmamış gibi olacak gibi bir beklentiye giriyoruz. Oysa normalleşmek için de derin bir suya birden atlar gibi değil, yavaş yavaş ayağımızı sokar gibi hazırlanmaya ihtiyacımız olabilir. Bocalayacağımız anlar ve sindirmemiz gereken şeyler için kendimize zaman tanıyalım. Uyum sağlama kapasitemiz bize kriz durumlarında nasıl yardımcı olduysa normalleşme sürecinde de eşlik edecektir.


 
 
 

Comments


bottom of page