Uzm. Psk. Işın Şanlı
65 yaş üstü bireyler için sokağa çıkma yasağı ülkemizde uygulanmaya devam ediyor. 21 Mart’tan bu yana devam eden yasak hukuki, sosyal, politik tartışmaları da beraberinde getirdi. Bu yasağın temel hak ve özgürlüklere aykırı olduğu yönündeki tartışma son günlerde hukukçular tarafından da gündeme taşınıyor.
Peki, haftalarca evde kapalı kalan 65 yaş üstü bireyler sosyal ve duygusal açıdan tam olarak ne yaşıyorlar? Nasıl bir risk altındalar?
Karşı karşıya oldukları en önemli risklerden bir tanesi yalnızlık. 30 yılı aşkın süredir yapılan araştırmalar, yalnızlığın yaşlı bireylerin fiziksel ve zihinsel sağlıkları üzerinde olumsuz etkileri olduğunu açık şekilde ortaya koyuyor(1). Kalp damar hastalıkları, depresyon, bilişsel becerilerin erozyonu, demans ve hatta ölüm riskini arttırdığı biliniyor. Olumlu sosyal ilişkileri sürdürüyor olmak ise psikolojik iyilik halini korumada kilit rol oynuyor(2).
Bununla birlikte, evlerde kapalı kalan yaşlılar sadece kişilerarası ilişkilerden mahrum kalmıyorlar, aynı zamanda toplumsal hayat ile olan bağları zayıflıyor. Dolayısı ile konuyu sadece bireysel düzeyde ele almak, yaşlıların tam olarak ne yaşadıklarını anlamak için yeterli değil.
Yaşlılıkla birlikte bireyler bazı toplumsal rollerini otomatik olarak kaybediyorlar. Örneğin belli bir kronolojik yaşa geldiklerinde aktif olarak çalışan rollerini sürdürebilecek kapasitede olsalar bile emekli ediliyorlar. Yeni roller inşa etmek ise oldukça meşakkatli bir iş. Onları topluma bağlayan sosyal rollerden mahrum kalmış oluyorlar. Toplum tarafından da çoğunlukla tam bir vatandaş gibi değil de “yarım vatandaş” gibi muamele görüyorlar.
Sonuç olarak, toplumla olan bağlarını sürdürmenin zaten zorlaştığı bir hayat döneminde bir de haftalarca süren sokağa çıkma yasağı ile baş başa kalan yaşlılar için sosyal ve psikolojik bir yıkım gerçekleşiyor.
2017 yılında Hong Kong’da yaşayan 65 yaş üstü bireyler ile yapılan bir araştırma, bu bireylerin yaşadıkları yalnızlık ve toplumsal yabancılaşma deneyimlerine ışık tutuyor(3). Aşağıdaki grafikte bu araştırmanın bulguları özetleniyor. Araştırmanın yapıldığı coğrafya ile aramızda binlerce kilometre de olsa, şu an ülkemizde yaşayan yaşlıların deneyimledikleri toplumsal yabancılaşmanın adeta bir fotoğrafını çekiyor.
Gönül isterdi ki idari otoriteler, ülkemizde yaşayan yaşlıların psikolojik ve sosyal iyilik hallerini gözeten politikalar üretsin. Ancak görünen o ki, halihazırda yaşanmakta olan sosyal ve psikolojik yıkımı önlemek bireysel inisiyatife kalıyor. Yaşlıları bu olumsuz tablonun içinden çıkarmak için onların toplumsal bağlarını tekrar güçlendirmenin yollarını aramamıza ihtiyaç var. Buna, daha önceden sahip oldukları sosyal toplumsal ilişkilerine geri dönmelerin e yardımcı olarak başlayabiliriz. “Sizi koruyoruz” diyerek evlerde tutmak artık onları korumuyor. Daha fazlasına ihtiyaçları, dahası hakları var.
Kaynaklar:
(1) Routasalo, P., & Pitkala, K. H. (2003). Loneliness among older people. Reviews in Clinical Gerontology, 13(4), 303-311.
(2) Baumeister, R. F., & Leary, M. R. (1995). The need to belong: desire for interpersonal attachments as a fundamental human motivation. Psychological bulletin, 117(3), 497.
(3) Wong, A., Chau, A. K., Fang, Y., & Woo, J. (2017). Illuminating the psychological experience of elderly loneliness from a societal perspective: A qualitative study of alienation between older people and society. International journal of environmental research and public health, 14(7), 824.
Comments