Çeviri: Uzm. Psk. Begüm Makinacı
Kayıp, herkesin deneyimlediği bir olaydır. Yas da ölüm, iş kaybı, bir ilişkinin bitmesi gibi olaylarla umutlarımızı, hayallerimizi veya değer verdiğimiz herhangi bir şeyi kaybettiğimizde hayatta hepimizin deneyimleyeceği bir durumdur.
Yas ve kayıp gibi güçlü duygular doğal ve normal kabul edildiğinden genellikle kaygı bozukluğu ve depresyon gibi tanılardan söz edilmez. Yas tutmada doğru bir yol veya hızlı bir çözümden bahsedilemez ama yaşadığınız kayıpla baş etmenizi kolaylaştıracak bazı yollar vardır.
Bir kayıp yaşadığınızda, çok çeşitli duygular yaşamanız ve yas duygusu altında eziliyor gibi hissetmeniz doğaldır. Yas bir kişinin veya bir şeyin kaybına verilen güçlü bir duygusal ve fiziksel tepkidir. Derin bir üzüntü ve kederin yanı sıra çoğunlukla kaybedilen kişiye duyulan güçlü bir özlem yaşanır. Her şeyin anlamını yitirmiş gibi olduğu bir hissizlik ve boşluk veya aslında “olması gereken”den farklı şekilde davrandığınız için kendinize kızmak gibi durumlar da yaşanabilir. Kaybettiğiniz kişiye gittiği ve sizi geride bıraktığı için öfke duyabilirsiniz. Başkalarının artık hayatınıza kaldığı yerden devam edebilmenizi /atlatmanızı beklemesi sizi daha kötü hissettirebilir. Bir daha asla iyi olamayacağınızdan veya baş edemeyeceğinizden endişe edebilirsiniz.
Yas duygusunu bedenimizde de yaşarız: yemek yemekte veya uyumakta zorluk çekebilir, midenizde problemler yaşayabilirsiniz. Bu hisler dalgalanabilir, kendinizi birinden diğerine hızla geçerken bulabilirsiniz. Tüm bunlar yas tutmanın normal kısımlarıdır. Yaşadığımız acıya rağmen, yas tutmak yaşadığımız kayıpla baş etmenin önemli bir kısmıdır.
Kestirme bir yolu olmasa da, bu süreci kendiniz için kolaylaştırmak için yapabileceğiniz bazı şeyler vardır. Kendinizi nasıl hissetmeniz “gerektiği” konusunda yargılamak ve karşılaştırma yapmak ıstırabınızı ve acınızı arttırabilir. Kendinize karşı sabırlı, nezaketli ve anlayışlı olmaya çalışın, yakın bir arkadaşınıza davranacağınız gibi. Bu zor bir yolculuk ve kendinize karşı nazik olmak bu yolda size destek olacaktır.
Kayıp nedir?
Kayıp deyince genelde aklımıza sevdiğimiz birinin ölümü gelir. Yas süreci başka tür kayıplarda da yaşanır. Örneğin bir ilişkinin bitmesi, iş gibi önemli bir rolü kaybetmek, bir hastalık teşhisi vs. Bu yazıda daha çok ölüm sonrası yası sözkonusu edeceğiz ancak bu bahsedilenlerin çoğu başka tür kayıplar için de geçerlidir.
Kaybın içindeki kayıp
Biri vefat ettiğinde birçok kayıp yaşanır. Yas tutmanın bir kısmı da ne gibi kayıplar yaşandığını fark etmektir ve kaybın getirdiği bazı değişiklikler hemen fark edilmez. Vefat eden insanın fiziksel olarak kaybının yanı sıra daha az gözle görülür başka kayıplar da sözkonusudur:
Paylaşılan ortak hayat, beraber ve birbiriniz için yaptığınız şeyler,
Ortak bir gelecek, paylaştığınız umutlar, hayaller ve planlar,
Paylaştığınız sosyal hayat,
Kaybettiğiniz kişinin sizin için yaptığı şeyler. O kişi evdeki tamir işlerini şimdiye kadar halletmiş veya harcamaların hesabını tutmuş olabilir.
Kaybın özellikleri
Her kayıp aynı değildir ve her kayıp hepimizi aynı şekilde etkilemez. Kaybın hangi koşullarda gerçekleştiği nasıl yas tuttuğumuzu etkileyebilir. Örneğin:
Ölüm biçimi ve buna hazırlanacak zamanınız olup olmadığı
Öngörülen ve beklenen: Örneğin, sevdiğiniz birinin uzun bir hastalık sürecine gireceğini bilmek. Onun vefatının yaratacağı etkiyi azaltmaz ama bu koşullarda bazı kişiler daha o insan ölmemişken veya teşhis konduktan sonra yas tutmaya başladıklarını fark etmişlerdir.
Ani ve beklenmedik: Sevdiğiniz birini ani bir sağlık problemi veya kaza sonucu kaybetmek. Zihniniz ve bedeniniz yaşananları anlamaya çalışırken, şok ve inanmakta zorluk yaşamak doğaldır
Travmatik veya şiddet içeren: Sevdiğiniz kişi kötü şartlarda vefat etmiş veya intihar etmiş olabilir. Bu durumda genelde yaşanan şok ve yasa başka katmanlar da eklenir.
Kaybedilen kişiyle olan ilişkinizin doğası
Kaybettiğiniz kişiyle olan ilişkinizin cinsi ve kalitesi de nasıl bir yas süreci yaşayacağınızı etkiler. Duygusal olarak ne kadar yakın olduğunuz, bu kişinin hayatınızda oynadığı rol ve onlar hayattayken onlara karşı hissettiğiniz duygular nasıl bir yas tutacağınızı etkileyen faktörlerdir.
Başkalarının tepkileri
Başkalarının verdiği tepkiler de yas sürecinize destek olabilir veya ket vurabilir. Çevremizdeki insanlar genelde daha iyi hissetmemizi isterler fakat bazen aslında nasıl hissettiğimizden bahsetmemize izin verecek alan bırakmayabilirler de.
Hayatınızda başka neler olup bittiği
Bu süreçte hayatınızda olup bitenler de yas tutmaya ne kadar alan ayırabileceğinizi etkileyebilir. Başkalarına bakım vermek, hiçbir şey olmamış gibi devam etmek veya tercih ettiğinizden erken işe dönmek baskısı yaşıyor olabilirsiniz.
Yas nedir?
Yas sadece üzüntüden ibaret değildir ve yas süreci ilerledikçe çeşitli duygular ve bedensel tepkiler altında ezilmiş hissedebilirsiniz. Yas herkes için aynı değildir: herkes yası bildiği şekilde yaşar.
Yasın etkilerini düşünceler, duygular ve davranışlar olarak ayırabiliriz. Bunlardan bir kısmını, hepsini yaşayabilir veya hiçbirini yaşamayabilirsiniz.
Düşünceleriniz ve hatırladıklarınız
Haksızlıkla ilgili düşünceler
Nasıl baş edeceğiniz endişesi
Sizi bıraktığı için o kişiye duyulan öfke
Yaşama devam edemeyeceğiniz düşüncesi
Keşke şunu söyleseydim/yapsaydım’lar
Hayatınızın ne yönde değişeceği
Neleri özleyeceğiniz
Yaşanan konuşmaları hatırlamak
Yaşanan tartışmaları hatırlamak
İstenmeyen hatıralar
Rüyalar veya kabuslar
Tatlı hatıralar
Giden kişinin huzura kavuştuğu fikri
Giden kişinin ıstırap çekmediği fikri
O kişiyi görür veya sesini duyar gibi olma
Yaşayacağınız duygular ve bedensel hisler
Güçlü duygular
Korku
Endişe
Suçluluk
Pişmanlık
Donukluk
Umutsuzluk
Çaresizlik
Öfke
Üzüntü
Özlem
Engellenmişlik
Unutkanlık
Asabilik, alınganlık
Yorgunluk
Bitkinlik
Genel ağrı
Kalp ağrısı
Boşluk hissi
Hiçbir şey hissetmeme
Şok
Hayret, inkar
Mide bulantısı
Uyuyamama
Yemek yiyememe
Rahatlama
Huzur
Hoşnutluk
Davranışlar
Bir konuyu uzunlamasına düşünmek, kafa patlatmak hatta takılıp kalmak
Olayı hatırlatacak şeylerden kaçınmak
Yalnız olmaktan kaçınmak
Başkalarıyla olmaktan kaçınmak
Bir şey olmamış gibi devam etmek
Meşgul kalmaya çalışmak
Başkalarına “iyiyim” demek
Yataktan çıkmamak
Önceden yaptığınız şeyleri yapmamak
Alkol almak
Dikkatinizi dağıtmak
Umursamaz, riskli hareketler yapmak
Kaybettiğiniz kişiyi hatırlamak
Mezarını ziyaret etmek
Ona yakın olmaya çalışmak
Onunla konuşmak
Fotoğraflara bakmak
Onun yakın olduğu kişilerle konuşmak
Onun eşyalarına göz atmak
Yas genelde dalga dalga hissedilir ve ilk başta yoğun ve bunaltıcı gelebilir. Bu yas dalgaları durup dururken geliyor gibi gelebilir veya kaybettiğiniz kişiyi hatırlatan bir şey olduğunda tetiklenebilir. Birini kaybettiğinizde, başlarda dev yas dalgaları sürekli size çarpıyormuş gibi hissedebilirsiniz – öyle ki iki dalga arasında nefes alacak fırsatı zor bulabilirsiniz. Zamanla, bu dalgalar küçülmeye başlar ve dalgaların arası açılır. Haftalar, aylar ve yıllar geçtikçe hayatınızda o sevdiğiniz kişi olmadan yaşayacağınız birçok “ilk”le karşılaşacaksınız- o olmadan dışarıda yiyeceğiniz ilk yemek, markete ilk kez onsuz gitmek, onlarsız ilk doğumgününüz gibi. Bu anlarda onların yokluğunu hissetmeniz ve yas dalgalarının tetiklenmesi normaldir.
Yas bir dalga gibidir
Yas genelde dalga dalga hissedilir. Başlarda, bu dalgaların yoğunluğu ve sıklığı fazladır fakat zaman içinde araları açılır ve daha baş edilebilir hale gelirler.
Normal ve karmaşık yas
Yas tutmanın “doğru bir yolu” ve “doğru bir süresi” yoktur. Yine de, bazı insanların yas süreci diğerlerininkinden daha uzun sürüyor, başka bir yol izliyor ve zamanla beklediğimiz gibi iyileşmiyor gibi görünebilir. Uzmanlar buna “uzamış yas” veya “karmaşık yas” bozukluğu adı veriyor. Normal yasla arasındaki en büyük fark, yoğun yas tepkilerinin beklenenden daha uzun bir süre boyunca hala dayanılmayacak şekilde sürmesi ve yas tutan kişinin hayatını önemli şekilde etkiliyor olmasıdır.
Yas tutma sürecinin izleyeceği yollar
Yas sürecinin izleyebileceği çeşitli yollar: En sık görüleni “dirençli yas”tır. Uzamış yas genelde “kronik yas” eğrisinde ilerler.
Eğer uzamış yas yaşıyorsanız, her anınızı tuttuğunuz yasın derinliklerinde geçirdiğinizi ve kaybettiğiniz kişiye duyduğunuz yoğun özlemin altında ezildiğinizi hissedebilirsiniz. Gündelik hayatınıza devam etmek gerçek bir mücadele gerektirebilir ve çalışmak, sosyalleşmek, aileniz ve arkadaşlarınızla görüşmek gibi önceden yaptığınız şeyleri sürdürmekte zorluk çektiğinizi fark edebilirsiniz. Yaşanan kaybın doğası özellikle travmatik olduğunda, örneğin bir çocuğu kaybetmek veya ani veya olağandışı şekillerde yaşanan bir ölümde uzamış yasın ortaya çıkma ihtimali daha yüksektir.
Yaşadığınız kayıp ve yasınıza başkalarının vereceği tepkiler
Yakınlarınızın size destek olmaya çalışması doğaldır. Fakat bazen, başkalarının tepkilerinin pek de yardımcı olmadığını düşünebilirsiniz. Çevrenizdekiler
Huzursuz hissedebilir ve ne diyeceklerini bilemeyebilirler.
Kaybınız hakkında konuşmakta zorlanıp konuyu değiştirebilirler.
Sizinle görüşmekten kaçınabilirler.
Henüz hazır hissetmediğiniz halde daha iyi hissetmenizi ve hayatınıza devam etmenizi bekleyebilirler.
Nasıl bir tepkiye ihtiyaç duyduğunuzu bilmeyebilirler.
“Hala atlatamadın mı” gibi ifadeler kullanabilirler.
Bu konuda sizinle fazlaca konuşmak isteyebilirler.
Sizi susturmaya veya siz gerçekten bu konuda konuşmak isterken sizi neşelendirmeye çalışabilirler.
Çevrenizdekilere neye ihtiyacınız olduğunu (ve olmadığını) dile getirmenin normal bir şey olduğunu unutmayın. Yasın kendine has gelgitleri olabilir: bazen bu konuda konuşmak isteyebilir bazen de hiç istemeyebilirsiniz. Bazen dikkatinizi başka bir şeye verip bu konuyu düşünmemeyi isteyebilirsiniz, bazen de hislerinizden bahsetmek isteyebilirsiniz. Siz de çevrenizdekilerden ne istediğinizi tam olarak bilemeyebilirsiniz ve bu hem siz hem onlar için kafa karıştırıcı olabilir. Bunun bir kuralı yoktur – ne hissederseniz hissedin bu normaldir.
Psikoloji bilimi yası nasıl tanımlıyor?
Psikologlar yası çeşitli şekillerde tanımlıyor. Yas genellikle belirli aşamalardan geçen bir süreç olarak tanımlanırdı. Bu tanımlamalara göre, yas kişilerin “yollarına devam ettiği” ve “sevdiklerine veda ettiği” fikrine dayanıyordu. Fakat herkes bu tanıma katılmıyor. Yas artık başka şekillerde de tanımlanıyor.
Aşağıdaki teoriler ve tanımları okurken, anlatılanların bazılarının sizin yaşadıklarınızı yansıttığını, bazılarının da yansıtmadığını göreceksiniz. Bunu bir problem olarak düşünmeyin. Yas tutmanın doğru bir yolu olmadığını unutmayın-bu tanımlamalar sadece yas tutma sürecini anlamlandırma çabasının ürünüdür.
Yas bir yara gibidir
Sevdiğiniz biri vefat ettiğinde, onların kaybının sizi adeta yaraladığını hissedebilirsiniz. Kayıp sıklıkla acı veren ve iyileşmeyi bekleyen açık bir yaraya benzetilir. Bedensel bir yaralanmada olduğu gibi, kaybın verdiği acı da ilk başta çok tazedir. Yaranızdan başka bir şey düşünemezsiniz ve her hareket ettiğinizde o yara kendini hissettirir. Bu ilk aşamada bu yara o kadar tüketici olur ki, aileniz ve arkadaşlarınızın size özel bir bakım vermesi ve yanınızda olması gerekir.
Yas tutmak da yaranın iyileşme sürecine benzetilir. Eğer doğru koşullar sağlanırsa, yaralar zaman içinde kendiliğinden iyileşir.
Fakat bazen, bir yaranın varlığını kabul etmek ve ona pansuman yapmak çok acı vericidir – dolayısıyla zaman umduğumuz gibi her şeyin ilacı olmayabilir. Eğer bir yaraya gerekli bakım verilmezse mikrop kapabilir, duyulan acı ve tutulan yas da daha kötü bir hal alır. Mikrop kapmış bir yaranın iyileşmesi için bakıma ihtiyaç vardır. Yaşananlar ve hissettikleriniz hakkında konuşmak yasınıza pansuman yapmak ve iyileşmesine yardımcı olmaya yarar. Bu yarayı tamamen ortadan kaldırmaz- ciddi yaralanmalar yara izi bırakabilir. Fakat, zaman akıp hayat ilerledikçe, bu iz de sizin bir parçanız haline gelir ve eskisi gibi acı vermez.
Mevcut bağların devamlılığı
Yasın bazı tanımlamaları yas tutan insanların geçtiği çeşitli ve genelde “kabullenme” veya “yeni bir hayata başlama” ile sona eren “aşama”lardan bahseder. Yas konusunu inceleyen bazı araştırmacılar bu aşama modellerini sorgulayarak yas için yeni bir tanım öne sürdüler. Sevdiğimiz birini kaybettiğimizde, bir adapte olma sürecinden geçtiğimizi ve o kişiyle olan ilişkimize yeni bir anlam verdiğimizi iddia ediyorlar; yani o kişiyle olan bağımız var olmaya devam ediyor. Bir ilişkinin hiçbir zaman yok olmadığını söylüyorlar, böylece yas tutmak da sevdiğiniz kişiyi “geride bırakmak” ve hayatınıza onsuz devam etmek için yaşanan bir süreç olmaktan çıkıyor. Yas tutmayı daha ziyade o kişiyle ilişkinizin şeklini değiştirmenize yardımcı olan bir süreç olarak tanımlıyorlar.
Kaybettiğiniz kişi, bedenen artık yanınızda olmasa da onu yad etmeyi öğrenebilir ve o hatıralarınızda, kalbinizde yaşamaya devam edebilir. Bu herkes için değişik bir şey ifade eder, örneğin yatarken içinizden ona iyi geceler demeye ve gününüzden bahsetmeye devam edebilirsiniz, birlikte yaptığınız şeyleri ve sahip olduğunuz rutinleri devam ettirebilirsiniz veya doğumgününde onun sevdiği bir şey yapabilirsiniz.
“Onlar hatıralarımızdalar, unutulmuş değiller”
Hayat yasın etrafında büyür
Yas hakkındaki bir diğer tanım ise yası atlatıp hayatımıza devam etmediğimiz yani yasın bir yere gitmediğidir. Daha ziyade, zaman geçtikçe yaşamınızı yasın üzerine inşa etmeyi öğreniriz.
Bir kağıdın üzerine bir daire çizdiğinizi düşünün. Bu sizi ve hayatınızı temsil etsin. Bu dairenin içindeki bir alanı karalayın, bu yasınızı temsil edecek. Kayıptan hemen sonra dairenin neredeyse hepsini kaplayabilir. Birçok insana göre, yas tuttukça bu karalanmış kısmın zaman içinde küçülmesi beklenir. Bu teori tam tersini, yani karalanan alanın küçülmek yerine onu kapsayan çemberin, yani siz ve hayatınızın genişleyeceğini iddia eder. Birçok ilkler yaşayacaksınız, yeni deneyimler ve inişler çıkışlar olacak. Ailenizle ve arkadaşlarınızla tekrar bağ kuracaksınız, yeni insanlarla tanışacaksınız, tekrar sosyalleşmeye başlayacaksınız ve hatta an an mutlu da hissedeceksiniz. Bu deneyimler biriktikçe, dışarıdaki daire büyümeye başlayacak. Büyüdükçe de yasınız aynı kalsa da hayatınızı ele geçirmeyecek ve daha katlanılabilir hale gelecek. Bu şekilde hayatınız bu yasın etrafında büyüyecek ve siz de yasınızı yanınızda taşıyacaksınız.
Yasın getirdiği görevler
Başka bir tanımlamaya göre de, yas size dört ayrı iş verir. Bu işlerin belli bir sırası yoktur ve yas tutarak bu işleri tekrar tekrar yerine getirerek kaybınızı kabullenmeyi öğrenirsiniz.
Kaybın gerçekliğini kabul etmek: Burada kastedilen, sevdiğiniz kişinin öldüğünü kabul etmektir. İlk günlerde olanları reddetmek istemek ve belki de getireceği acıdan kaçınmak istemek normaldir. Bazen, sevdiğiniz kişi kaza veya intihar gibi sarsıcı durumlar sonucunda öldüyse bunu kabul etmek zor olabilir. Onların nasıl öldüğünü düşünmek istemeyebilirsiniz, bu da bazen onların öldüğü gerçeğini kabul etmenizi zorlaştırabilir. Fakat, inkar etmek yas tutmayı engeller ve uzun vadede daha kötü hissetmenize sebep olabilir. Biri öldüğünde yapılan törenler ve ritüeller sevdiğiniz kişinin bedenen artık aramızda olmayacağını kabul etmenize yardımcı olabilir.
Kaybın acısını yaşamak: Bu iş yasın getirdiği ıstırabın içinde yol almayı kapsar. Yaşadığımız dünya birçoğumuza zor duygulardan kaçınmayı veya onları bastırmayı öğretiyor. Çevrenizdekiler de sizin iyi olmanızı isteyebilir ve böylece gerçekten ne hissettiğinizi ele almak için gereken alanı bulmakta zorlanabilirsiniz. Fakat duygularınızdan kaçmak onları yok etmez ve yas ortadan kalkmaz. Kayıptan sonra nasıl hissettiğimiz kişiden kişiye değişir. Hangi duyguyu yaşamanız gerektiğine dair bir kural yoktur. Üzüntü, hasret, öfke, rahatlama, umutsuzluk, endişe, donukluk, suçluluk, utanç veya pişmanlık gibi duygular yaşamak normaldir. Ne hissederseniz hissedin, onu yaşayabilmenin ve onunla baş edebilmenin yollarını bulmak sizde nasıl bir etki bırakırsa bıraksın önemlidir. Bu da güvendiğiniz kişilerle bu konuda konuşmak veya danışmanlık almak anlamına gelebilir.
Kaybedilen kişinin olmadığı bir hayata uyum sağlamak: Sevdiğiniz kişinin olmadığı bir hayata adapte olmak zaman alabilir ve bunu yaptığınız için suçlu bile hissedebilirsiniz. Bu süreç de herkes için farklı olacaktır. Bu süreç o kişi hayattayken nasıl bir ilişkiniz olduğuna ve hayatınızın ne kadarını o kişiyle paylaştığınıza göre değişir. Örneğin, size büyük desteği olan ve sırdaşınız olan yakın bir arkadaşı kaybetmek başkalarıyla bağ kurmanın ve beraber yaptığınız şeyleri yapmanın yeni yollarını bulmak anlamına gelebilir. Eşinizi kaybettiyseniz, onun hayattayken yürüttüğü işleri yapmanın bir yolunu bulmanız gerekebilir. Yeni beceriler öğrenmek ve daha önce hiç yapmadığınız şeyler yapmak durumunda kalabilirsiniz.
Değişen gerçekliğe yatırım yapmak. Burada kastedilen, kaybettiğiniz kişiyle olan duygusal bağınızı devam ettirmenin yollarını bulmaktır. Sevdiğiniz kişinin değerli hatıralarına da sadık kalarak ve onun kalbinizde ve hatıralarında yaşamasına izin vererek bu yeni hayatı yaşamaya çalışmayı kapsar. Bu da herkes için farklı anlamlara gelir. Bu, birçok kişi için hayatınıza keyif ve anlam katacak yeni bağlar ve yeni deneyimler anlamına gelir.
Yasın 5 aşaması
Birçok kişi yasın aşamalarla tanımlandığını duymuştur. Bu teori 1960’larda çok popüler oldu ve özellikle Batı dünyasında iyisiyle kötüsüyle yerini aldı. Bu teori, aslında ölümcül hastalık yaşayan kişilerle yapılan grup terapi seansları sırasında ortaya çıktı ve ölmekte olan kişilerin kendileri için tuttukları yası anlamlandırma yolu olarak geliştirildi. Bu tanım, yas tutan insanların inkar, pazarlık, öfke, pazarlık, çöküş ve kabullenme aşamalarından geçtiklerini iddia eder.
İnkar: Kaybınızın gerçekliğiyle yüzleşmek istememek. Adeta hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam etmek bile olabilir.
Öfke: Kaybınız nedeniyle öfke duymak ve haksızlığa uğramış hissetmek. Başkalarına, sizi bıraktığı için kaybettiğiniz kişiye veya kendinize öfke duyabilirsiniz.
Pazarlık: Sevdiğiniz kişiyi geri getirecek veya olanları değiştirecek bir şey yapma ihtimalinizi sorgulamak.
Çökkünlük: Kaybettiğiniz kişi olmadan hayatın anlamsız ve amaçsız gelmesi. Umutsuz ve çökkün hissetmek. Hayattan ve sevdiğiniz insanlardan uzaklaşmak.
Kabullenme: Kaybınızla uzlaşmaya başlamak. Kaybettiğiniz kişi olmadan yaşamaya devam edebileceğinizi fark etmeye başlamak.
Yası aşamalarla tanımlamak, yas tutmanın doğru bir yolu olduğuna dair bir beklenti oluşturma ihtimalini doğurduğu için risklidir. Yasın gerçekte herkesi başka şekillerde etkilediğini biliyoruz. Bu tanımı en doğru düşünme yolu, bu aşamaların bir yaşanma sırası olmadığını akılda tutmaktır: herkes bu aşamaların hepsinden geçmez veya bu aşamalar aynı sırayla yaşanmaz, bu aşamalar arasında tekrarlanan gelgitler yaşamak normaldir.
Yasın tedavisi
Yaşadığınız yas sizi zorluyorsa, nasıl hissettiğiniz hakkında biriyle konuşmak size yardımcı olabilir. Birçok kişi yas konusunda danışmanlık almanın iyi geldiğini belirtiyor.
Yas, özel bir tedavi gereği görülmeyen normal bir insani deneyimdir. Bazı uzmanlar, yastan önce de mevcut olan veya yasa eşlik eden depresif semptomların yas sürecine ait olanlardan ayrılabileceğini söyler ve antidepresan ilaçlar gibi tıbbi tedavilerin yarar sağlayabileceğini öne sürer. Ancak bu bakış açısı tartışmaya açıktır.
Yas tutarken kendime nasıl yardımcı olabilirim?
Yasınızla uzlaşmak için yapabileceğiniz birçok şey var. Aşağıda bahsedilen çeşitli yöntemleri denemeyi düşünebilirsiniz. Bu önerilerden bazıları yas yolculuğunuzun belli duraklarında size daha anlamlı gelebilir, dolayısıyla hepsini veya herhangi birini denemek için acele etmeyin. Bazıları henüz yasınız çok tazeyken daha uygun olabilir, bazıları ise yaşadıklarınızı bir derece kabullenecek bir zamanınız olduktan sonra daha anlamlı olabilir.
Ritüeller ve gelenekler
Ritüeller yaşadığımız kaybı kabul etmekte bize yardımcı olurlar ve kaybettiğimiz kişileri onurlandırmaya ve onlara olan saygımızı göstermeye vesile olurlar. Bu ritüeller kritik önem taşıdığı için her kültürün kendine özgü yas ritüelleri vardır, örneğin:
Cenazeler veda ettiğimiz, yaşadığımız kaybı kabul ettiğimiz veya ölen kişinin yaşamını yad ettiğimiz ritüellerdir. Ölülerin yakıldığı kültürlerde, küllerin ebedi istirahat amacıyla anlamlı bir yere saçıldığı bir başka tören daha yapılır.
Bazı kültürlerde, ölen kişinin ailesinin yakınlarının taziye ziyaretine gelmesi ve yaşanan kayıp hakkında konuşulması adeti vardır.
Birçok kültürde, ölen kişinin bedenini son yolculuğuna hazırlanması, örneğin yıkanmasıyla ilgili adetler vardır.
Batı kültürlerinde genelde cenazeden önce veya sonra bir araya gelinir ve cenaze “beklenir”.
Meksika’da, yılda bir “Ölüler Günü” kutlanır ve vefat etmiş kişilerin yaşamış oldukları hayata saygı belirtilir.
Psikolojik açıdan, bu adetler iki önemli amaca hizmet eder: olanlara anlam vermemize ve kaybın gerçekliğiyle yüzleşmemize yardım etmek. Kaybettiğiniz kişinin hayatını anmak ve onurlandırmak için kendi ritüellerinizi de yaratabilirsiniz. Örneğin, bazı kişiler, kaybettikleri kişinin anısına bir ağaç diker veya onun en sevdiği yerde bir anma töreni gerçekleştirirler. Kendinize şunları sorabilirsiniz: bu sevdiğiniz kişinin yaşamını onurlandırmak için ne yapmak istersiniz? Yıldönümlerinde bu kişiyi anmak için ne yapmak istersiniz?
“Resmi ritüeller pek bana göre değil, ama oğluma babam için anlam taşıyacağını düşündüğüm bir isim verdim. Bazen babamın en sevdiği pizzadan sipariş veriyorum ve onun nasıl bir insan olduğunu hatırlıyorum. Benim için bunlar çok anlamlı.”
Yasınızı dile dökmek
Yas tutarken hissettikleriniz hakkında konuşmak yaşadığınız kayıpla uzlaşmanıza yardım edebilir. Etrafınızda hislerinizi rahatça paylaşabileceğiniz yakın arkadaşlar veya aile bireyleri var mı?
Yasınızı dile dökmenin bir yolu da bir günlük tutmak ve nasıl hissettiğinizi yazmaktır. Bazı insanlar için de bir ruh sağlığı çalışanıyla konuşmak aynı etkiyi yaratabilir.
Başkalarının sizin daha iyi hissetmenizi isteyebileceğini unutmayın. Bu iyi niyetli bir girişim olsa da, bazen siz gerçekten konuşmak isterken sizi neşelendirmeye çalışacakları anlamına gelebilir. Eğer konuşmak istiyorsanız, çevrenizdekilere sizi daha iyi hissettirmek zorunda olmadıklarını ve sadece birilerinin biraz kulak vermesine ihtiyaç duyduğunuzu ifade etmekten çekinmeyin.
Bir anı kutusu yapmak
Bazı insanlar, sevdiklerini kaybettiklerinde onların hatırasını canlı tutmaya önem verir. Bunun için o kişiyi hatırlatan fotoğrafları ve diğer şeyleri bir araya getirebileceğiniz bir kutu oluşturmak önerilebilir. Bu kutuya örneğin fotoğrafları, bazı sevdikleri eşyaları, sevdikleri müziği, bir kıyafetlerini, en sevdikleri kitabı veya size verdikleri manevi değeri olan eşyaları koyabilirsiniz. Bu kutuya özel bir yer tahsis edebilir ve bu kutuya bakmak için yıldönümü gibi özel bir zaman tayin edebilirsiniz.
Yasınızın hikayesini anlatmak
Kaybınız hakkında konuşmak ve nasıl yas tuttuğunuzu anlatmak da yaşadıklarınızı yerine oturtmaya yardımcı olabilir. Sevdiğiniz kişiyi aniden veya uzun bir hastalık süreci sonrasında da kaybetseniz, genelde sindirilecek ve uzlaşılacak bir hayli konu mevcuttur.
Zihniniz yaşadığınız kaybı anlamlandırmaya çalışırken, neredeyse acilen hikayenizi anlatma ve olan bitene bir anlam verme ihtiyacı hissedebilirsiniz. Bu da yaşadığınız duyguları sindirmenin kıymetli bir yolu olabilir.
Yaşananlardan bahsetmek için uygun bir fırsat bulamadıysanız, bu hikayeyi kendi bakış açınızdan, sanki birine anlatıyormuşsunuz gibi yazmayı faydalı bulabilirsiniz. Bu yöntemi denemeye karar verirseniz, aşağıdaki önerilere göz atabilirsiniz:
Sevdiğiniz kişinin ölüm haberini almadan hemen önce kendi yaşamınızda neler oluyordu? Eğer bu kişi bir hastalık sonucu vefat ettiyse, onun hastalık haberini almadan hemen önce hayatınızda neler olduğundan da bahsedebilirsiniz.
Sevdiğiniz kişi bir hastalık süreci geçirdiyse, bu sürecin sizin için nasıl olduğundan bahsedebilirsiniz. Teşhisin koyulduğu zamandan, geçirilen tıbbi müdahalelerden ve sağlık ekibiyle olan etkileşiminizden bahsedebilirsiniz. Bunların sizi nasıl etkilediğini, aklınızdan geçen duygu ve düşünceleri fark etmeye çalışın.
Sevdiğiniz kişinin vefatını haber aldığınız zamandan bahsedebilirsiniz. Nasıl vefat etti? Ne yaşandı? Bu zamanın hatırası genellikle epey çarpıcıdır ve birçok kişi genelde şokta olduğundan bahseder. Siz o sırada ne yapıyordunuz? Ne hissettiniz? Ne yaptınız veya ne düşündünüz?
Kaybınız sizi nasıl etkiledi? Duygularınıza, düşüncelerinize ve yasınızın sizi nasıl etkilediğine kafa yorun.
Kaçınma ile baş etmek
İlk günlerde, kaybınız henüz çok taze olabilir ve o kişiyi anımsatacak şeyler yapmak çok acı verebilir. Zaman geçtikçe, kaçındığınız yerlere ve durumlara yaklaşmaya başlamak önemlidir. Bu konuda bazı tavsiyeler:
Şimdiye kadar kaçındığınız yerlerin, durumların, kişilerin ve işlerin bir listesini yapın. Örneğin, o kişiyle beraber gittiğiniz yüzme havuzu, beraber yemek yediğiniz lokanta veya o kişiyi hatırlatan belirli insanlar.... Bu listedeki maddeleri sizin için en zor olandan en kolaya doğru sıralayın.
Bu maddelerle yüzleşmenin nasıl ve ne zaman olacağına dair bir plan yapın. Kendinize karşı nazik olun, size eşlik etmesi için bir arkadaşınızı veya aileden birini bulmaya çalışın.
Acele etmeyin, en dibe birden inmek zorunda değilsiniz. Bu hatırlatıcılarla tekrar karşılaşmak zor olabilir.
Duygularınızın sizi zorladığını fark ettiğinizde, duygularınızı ele almak için aşağıda bahsedilen “Yasınızın her yanıyla temasta olma” alıştırmasından faydalanabilirsiniz.
Kaybettiğiniz kişiyle paylaştığınız hayatı anlatmak
Kaybettiğiniz kişinin hayatı sadece ölümünden ibaret değildi. Onun yaşamını ve onunla paylaştığınız hayatı yad etmek size de yardımcı olabilir. Başka birine anlatır gibi, o kişiyle yaşadıklarınızı kendi gözünüzden yazabilirsiniz. Aşağıdaki fikirleri kullanabilirsiniz:
Bu kişi nasıl biriydi? Nelere ilgi duyardı? Nelerden keyif alırdı ve nelerden hoşlanmazdı? Nasıl bir hayatı vardı?
Birlikte neler paylaştınız? Ortak olarak keyif aldığınız şeyler nelerdi?
Hatıralarınıza göz atın. İlk tanıştığınızda ilişkiniz nasıl ilerledi? Paylaştığınız özel anlar oldu mu?
Bu kişiyle nasıl bir gelecek hayal etmiştiniz? Zaman içinde bu ilişkinin nasıl ilerleyeceğini düşünüyordunuz?
Kaybettiğiniz kişiye bir mektup yazmak
Kaybettiklerimize karşı hissettiğimiz duygular bazen karmaşık olabilir, onlar henüz hayattayken iki taraftan biri kırıcı bir şey söylemiş veya yapmış olabilir veya pişmanlıklar olabilir. Mektup yazmak bu duyguları ele almaya yardımcı olabilir. Nasıl hissettiğinizi ifade etmeye ve keşke söyleseydim dediğiniz her şeyi ifade söylemeye çalışın. Bazı öneriler:
Öncelikle, söyleyemeyeceğiniz hiçbir şey yok: bu, kimsenin görmesi gerekmeyen kişisel bir mektup. Kalbinizden geçenleri kağıda dökmeye izin verin.
O kişiye söyleme fırsatı bulamadığınız her şeyi yazabilirsiniz.
Onun ölümünden sonra neler yaşadığınızdan bahsedebilirsiniz, iyisiyle kötüsüyle.
Onları nasıl andığınızı ve hatıralarını nasıl yaşattığınızı yazabilirsiniz.
En sevdiğiniz hatıralarınızdan bahsedebilirsiniz.
Pişmanlıklarınızdan veya çözülememiş konular hakkında ne hissettiğinizden bahsedebilirsiniz.
Genel olarak nasıl hissettiğinizden bahsedebilir ve kendinizle ilgili başka konuları da dahil edebilirsiniz.
Yazmayı bitirince, bu mektupla ne yapmak istediğinizi düşünün. Güvenli bir yerde saklamayı veya atmayı tercih edebilirsiniz. Bu konuda da doğru veya yanlış cevap yoktur, sadece kendinize karşı nazik olun ve içinize sineni yapın.
Yasınızın her yanıyla temasta olma
Yas tutarken çeşitli duygularla uğraşmak normaldir: bir an öfkeli ve çileden çıkmış hissederken hemen sonrasında suçluluk ve pişmanlığa boğulmuş hissedebilirsiniz. Psikologlar, insanları duygularına temas etme ve işlemleme konusunda, yani duygu ve düşünceleri fark edip ele almaya teşvik ediyor. Birçoğumuz duygularımızdan kaçınmayı veya onları bastırmaya alışığız, dolayısıyla bu ilk başta biraz tuhaf ve alışılmadık gelebilir.
Duygularınızı ele almanın bir yolu, her duyguyu bir parçanız olarak düşünmektir. Örneğin, kaybettiğiniz kişinin ardından öfkeli bir parçanız, üzgün bir parçanız ve belki de korkmuş bir parçanız olabilir.
Yastayken hissedilen duygular
Yaşadığımız bazı duygular bazen birbiriyle çelişebilir. Örneğin, öfkeli tarafınız korkan tarafınıza da öfke duyuyor olabilir. Veya suçlu hisseden tarafınız olayları kabul eden tarafınızı engelliyor olabilir. Aşağıda, bu gibi çatışmaları yönetmenize yardımcı olacak bir alıştırma bulacaksınız. Hazır hissettiğinizde, aşağıdaki adımları takip edin:
Öncelikle, değişik duygular yaşayan taraflarınızı isimlendirin. Ne fark ediyorsanız, “öfkeli tarafım”, “korkmuş yanım”, “üzgün parçam”, “suçlu tarafım”, “kabullenen yanım”, “inkar eden parçam”… gibi isimler koyabilirsiniz. Herhangi bir duygunun yanlış olamayacağını ve hissettiklerimizin varlığını kabul etmenin normal olduğunu unutmayın. Sonra teker teker, her bir duygusal tarafınızı düşünün ve kendinize şu soruları sorun:
Bu parçanız kaybınız hakkında ne düşünüyor?
Bu parçanız ne hissediyor?
Bu duygu en yoğun olarak bedeninizin neresinde vücut buluyor?
Bu tarafınız ne yapmak istiyor?
Bir de, bilge ve şefkatli tarafınıza kulak verin. Bu, her zaman sizin üstün yararınızı gözeten ve size derinden sahip çıkan parçanızdır. Bu parçanızın diğer tüm parçalarınıza kulak verdiğini düşünün:
Bu parçanız diğer taraflarınıza ne söylemek istiyor?
Bu parçanız diğer taraflarınızın iyileşmesine nasıl yardımcı olabilir?
Bu parçanız sizin için ne istiyor?
Pişmanlık ve suçluluk hisleriyle baş etmek
Sevdiğimiz birini kaybedince biraz pişmanlık ve suçluluk hissetmek sıklıkla görülür. Söylediğiniz veya yaptığınız ve söylemediğiniz veya yapmadığınız şeyler aklınıza gelir. Gayet sıradan görünen olaylar artık bambaşka bir anlam kazanmış olabilir. Zaman geçtikçe, birçok kişi bu duygularla baş etmenin yollarını buluyor. Ancak bazen pişmanlık ve suçluluk hissi bir çıkmaza girer ve bir kısır döngü hissi verir. Bu epey rahatsızlık verici olabilir ve sağlıklı bir şekilde yas tutmanın önüne geçebilir. Eğer pişmanlık veya suçluluk hissediyorsanız, aşağıdaki önerileri deneyebilirsiniz:
Pişmanlıklarınızı not edin.
Sıcak ve şefkatli bir ruh haline bürünün. Hepimizin pişmanlıkları vardır ve hepimiz hata yaparız fakat siz ve kaybettiğiniz kişi arasındaki ilişki bunlardan ibaret olamaz. Kendi kendinizden çıkıp daha geniş bir bakış açısından bakarak kendinize merhamet etmeyi deneyin, sevdiğiniz bir arkadaşınıza yaklaşacağınız gibi. Kendinize sorun:
Kaybettiğiniz kişi pişmanlığınızı ve hissettiğiniz suçluluğu görüp duyabilseydi, size ne söylerdi? Sizi nasıl yatıştırırdı?
Sevdiğiniz ve aklına güvendiğiniz bir arkadaşınız size ne söylerdi?
Bu pişmanlık ve suçluluk hislerini yaşayan başka biri olsaydı, siz ona ne söylerdiniz?
Aileniz ve arkadaşlarınızla ne hissettiğinizi paylaşın, onların bakış açılarına kulak verin, genelde onlar sizin kendinize olan tutumunuzdan daha yumuşak bir şekilde yaklaşacaklardır.
Zor kararlarla yüzleşmek
Sevdiğimiz birinin kaybı aynı zamanda zor kararlarla yüzleşmek anlamına gelebilir. Aynı evde yaşıyorduysanız mali zorluklar yaşayabilir ve hatta taşınmak durumunda kalabilirsiniz. İlk günlerde en küçük karar bile çok zorlayıcı olabilir. Eğer şartlarınız izin veriyorsa, büyük kararları 6 ila 12 ay geçtikten sonraya ertelemeniz önerilir.
Büyük kararlardan kaçınmak mümkün değilse, seçeceklerinizi derinlemesine ve açıkça değerlendirebilmek için yardıma ihtiyacınız olabilir. Plan yaparken size yardımcı olması için güvendiğiniz birini dahil edin. Bilindik bir sorun çözme yöntemi olarak:
Önce konuyu not edin.
Olası seçenekleri ve olası çözümleri not edin.
Her ihtimalin avantajlarını ve dezavantajlarını değerlendirin ve herkes için en iyi olacak seçeneği tartın.
Bir karara vardıktan sonra, bu kararı uygulamak için nelere ihtiyacınız olacağını da planlayın.
Comments